3 Boyutlu Yazıcı mı?

Yazıcı dendikten sonra anlaşılan, bilgasayara bağlanılan, içerisinde kartuşu olan, yazı, belge ve resimleri bizlere bir kağıt çıktısı olarak veren teknolojik aletler anlaşılıyor. Fakat benim burda bahsetmek istediğim yazıcılar anladığımız türden biraz farklı. M. Serdar Kuzuloğlu'nun şurada bahsettiği gibi. Üç boyutlu yazıcılar. Peki nedir bu üç boyutlu yazıcının işlevi?


Boyutları oldukça büyük olan bu alet sizlere istediğiniz herhangi birşeyin üç boyutlu olarak çıktısını veriyor. Mesela cep telefonunuzun arka kapağı kırıldı. Cep telefonunuzun arka kapağının şemasını 3 boyutlu yazıcıya veriyorsunuz. O'da size yepyeni bir kapak çıkartıyor. Nasıl? Süper dimi! Böylece telefonunuz için kapak sorunu çözülmüş oluyor.

Teknoloji gün geçtikçe çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Eğer bu bahsettiğim 3 boyutlu yazıcılar günlük hayatımıza girdiğinde nelerin değişeceğini artık siz düşünün...

Google 10 Yaşında


Chip Online in şuradaki haberine göre Google bugün 10'ncu yaş gününü kutluyor. Yani internet hayatımızın her alanına giren Google arama motoru fikrinin ortaya çıkmasının üzerinden 10 yıl geçmiş.

Herkesin tanıştığı gibi bende ilk Google ile arama yaparak tanıştım. Daha sonra diğer servisleriyle tanıştım. Google Mail (Gmail), Görsel arama, Blogger, Picasa,Google Maps... Son olarak da şuan henüz beta aşamasında olan Chrome ile. Tabi Google'ın servislerini tanıdıkça sevmeye başladım. Birde üstüne Google çalışma ofisinin fotoğraflarını görünce kendisine olan hayranlığım arttı.

Bu böyle devam ederken birgün blog'um Google tarafından zararlı site kategorisine sokuldu. İçerikte herhangi zararlı birşey olmamasına rağmen. Büyük olasılık bir koddan kaynaklanmıştı. Ardından uzun uğraşlar StopBadware felan derken, google bir antisempatimi kazanmayı başardı. Bu olay Google'a karşı at gözlüklerini çıkarmamı sağladı. Baktım ki Google heryerde, her alanda. Tekelleşmeye doğru son sürat gidiyor.Benim ise şiddetle karşı çıktığım birşeydir. Halen bu sebebten dolayı biraz itici gelir bana Google.

Bana göre Google'ın karşısında duran, onun için tehlike olan şirket Microsoft'un aksine Yahoo. Google Microsoft için bir tehlikeyken, Yahoo da Google'ın geleceği için tehlike oluşturuyor. Ne güzel :). Google'ın internet üzerinden yapılan arama oranının gün geçtikçe artmasına rağmen bunu söylüyorum. Yahoo aramayı ve servislerini çok fazla kullanma imakanım olmasa dahi Yahoo daha kaliteli hizmet veriyor gibime geliyor. Keşke Yahoo da Türkiyede ki kullanıcıları biraz daha önemseyip servislerine Türkçe desteği verse de, bizde başarılı bir şekilde karşılaştırma fırsatı bulsak. Yahoo mail ve my.yahoo servislerini gmail ve İGoogle dan daha başarılı buluyorum.


Google'ın kendi dünyasına geri dönelim. Google internet kullanıcıları gözünde çok prestijli bir şirket. Bunu en önemli nedeni, tüm servislerini bedava sunarken bu servislerin kaliteli, sade ve basit kullanıma sahip olmaları. Büyük başarısının arkasında yatan sebeb bu olsa gerek.

Google yıllık 16 milyar dolar kar ile Microsoft dan sonra en fazla kazanan şirket. Bu karı tamamen reklamlardan kazanıyor. İnternet reklamcılığı konusunda sektörü çağ atlattığını söylemeliyim.

Önümüzde ki uzun senelerde bu strateji ile daha birçok alana el atıp daha da büyüyecek mi göreceğiz. Benim içimden geçen Microsoft gibi tekelleşmemesi. Bakalım ilk 10 yılında internete damgasını vuran, alışkanlıklarımızı değiştiren şirket, ikinci 10 yılında internetin ve hayatımızın neresinde olacak...


Uyarlama Filmleri ve Max Payne 2008



Max Payne 2: The Fall Of Max Payne 2003 yılında çıktığında oyun dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Bu oyun yüzünden uykusuz geçen gecelerimi hatırlıyorum. Senaryosu, oyun içi kontrol ve hareketleri, bölüm araların da çıkan dergimsi tadında görüntü videoları Max Payne 2 yi oyunlar arasında 1 numaraya getirmişti.



** Max Payne 2: The Fall of Max Payne Trailer. Merak ediyorsanız tanıtım videosu.


Bu güne kadar oyunlardan beyaz perdeye uyarlama filmler bir türlü başarılı olamamıştır. Büyük zevkle, heyacan ile oynadığınız oyunun, filmine izlerken resmen içine etmişler diyorsunuz. Bunlardan biri Bloodrayne. İdare eder tek film Hitman.


Şimdi ise sene 2008 ve Max Payne 2008 filmine geliyoruz. İlk defa oyunun beyaz perdeye uyarlanacağını duyduğumda heyacanlanmıştım. Film 17 Ekim de vizyona giriyor.Boşrollerin de Tetikçi ve Köstebek filmlerinde oyunculuğu ile kendini sevdiren Mark Wahlberg var.

Umarım bu uyarlama filmi de diğerleri gibi tam bir fiyasko olmaz deyip Max Payne filminin fragmanı ile sizleri başbaşa bırakıyorum.


getir.net ile linkler kısaldı

getir.net ''İnternetteki kısayolunuz'' söylemiyle ortaya çıkmış, verdiğiniz linkleri kısacık hale getiren bir internet sitesi. Çok uzun linkler artık getir.net ile son bulup, yerine aklımızdan dahi tarayıcının adres çubuğuna yazabileceğimiz linkler geliyor.

Örnek verirsem bundan önceki yazımın linkini getir.net kısalttıktan sonraki hali ; http://getir.net/9qc haline dönüşüyor.

Yeni birşeyler keşfetmek beni hem sevindiriyor hemde internet ufkumun açıldığını hissetmeme sebeb oluyor. :)

Akıllı İşaretler Akıllı Örümcekler


İnternet de yeni yeni fikirler çıkmaya devam ediyor. Bunlardan biri de Akıllı örümcekler. Televizyondan alışık olduğumuz akıllı işaretler, net ortamında kendilerini örümceklere bırakıyor ve karşınız da Akıllı Örümcekler.

Genel içerik 8 , 12+ ve 18+ olarak üç grubta siteler kategorilendiriliyor. Siz de sitenizin hangi kategoriye girdiğini seçtikten sonra sitenize ekliyorsunuz.

Kanımca güzel düşünülmüş bir uygulama. Uygulamaya ilk geçenler ise internet dünyasına yön veren ''blog dünyası'' olmuş. Blog'ları seviyorum ve onlardan çok şeyler öğreniyorum...

İssuu nedir?


İssuu internet ortamında pdf dosyalarınızı paylaşmızı sağlayan bir site. Sisteme kayıt olduktan sonra istediğiniz pdf dosyalarınızı yükleyip internet üzerinden okunmasını sağlayabiliyorsunuz. Bazı dergi ve gazeteler bunu keşfedip net üzerinden pdf içeriklerini paylaşmaya başlamışlar. Gerçekten hoşuma gitti ve internet ortamın da pdf dosyaları için yeni bir dönem başlıyor sanırsam. Şuan için Türkiye den pek ilgi olmasa da ileri de bunun değişeceği aşikar. Yüklemiş olduğunuz pdf dosyalarını da sosyal ağlarda paylaşabiliyorsunuz.

İmage

Kişisel kulanım amaçlı.

Google Tarayıcı Dünyasına Crome İle Giriyor


Hayatımızın bir çok alanına girmeyi başaran Google, şimdi de Google Chrome ile birlikte bizlere internet tarayıcı alternatifi sunuyor. Google ın diğer hizmetleri gibi bu da ücretsiz. Şuan beta aşamsında olan Chrome'u Windows Xp ve Vista için buradan indirip debeyebilirsiniz.

Diğer hizmetlerin de olduğu gibi çok sade bir tasarımı ve kullanıcı dostu olduğunu söyleyebilirim. Arama konusunda ise bir yenilik hemen dikkatinizi çekiyor. Adres çubuğuna ister gitmek istediğiniz url yi, isterseniz de aramak istediğiniz kelimeyi yazabiliyorsunuz.

Hayırlı olsun daha ne diyelim.

Yaşamın Farklı Hisettiğiniz Anları


Geçmiş, iyi hatırlarla birlikte kötü hatıralarla da doludur. Bu kendimiz için kabullenilmesi zor bir şey değildir. Çünkü bu sizin kendi geçmişiniz, dolayısıyla sizindir. Bilirsiniz çünkü her insanın geçmişinde doğrular ve yanlışlar vardır tıpkı sizin haytınız da olduğu gibi. Ama dışarıdan bakan biri için durum farklıdır. O kişi kendi hayat tecrübesiyle oluşturduğu kendi yasasıyla yargılar sizi. O’nun için o hataları yaparken ki psikolojiniz veya toyluğunuz önemli değildir. Geçmişinde yaptığınız bir hata O’nun için bütün doğruları götürür. İşte o anlarda geçmişi bir kenara bırakıp O kişi ile yeni bir başlangıç yapmak istersiniz. Yaptınız diyelim, başta her şey mükemmel(!) giderken sonraları sıradanlaşmaya başlar. O anda anlarsınız ki O’da bir insan ve diğer insanlardan pek bir farkı yok, tıpkı sizin gibi. Sonra dersiniz ki bu insanın fıtratın da olan bir şey. Mükemmel olamamak ve de mükemmeli aramak. Sonra normal yaşantınıza geri dönersiniz. Bir zaman böyle devam edip yine aynı hisleri yaşarsınız. Bu hisleri kimseye anlatamazsınız, anlatmak isteseniz de kimsenin anlamayacağını bilirsiniz. Siz de yazarsınız. Kağıt kalemi elinize aldıktan sonra ne yazacağınızı düşünmeden sadece kelimelerin yere sürüklenirsiniz. Böyle bir anda belki de duygularınızı en iyi anlatan şey anlamadığınız dilde çalan bir parçanın müziği olur. Kim bilir aklımdan neler geçti…

Facebook Hakkında

İnternet ile kullanılan kelimelerden biri de sosyalleşme kavramı oldu son zamanlarda. Bu kavram en fazla kullanan hatta kendisiyle özleştiren site ise herkesin malumu Mark Zuckerberg in Facebook’u. Okul arkadaşlarınızı bulma hevesiyle yola çıktığımız ve de bunu başardığımız meşhur “Sosyal Ağ” Facebook ilkokul’da kaybettiği silgisini bulduğunu iddia edenlerinde bulunduğu bir ağ.

İnternet hayatımızda girdiğimizden beri daha bir asosyal birey olduğumuz kesin. En basitinden eskiden faturalarımızı bizzat kendimiz bankaya giderek ve giderken yolda tanıdıklarımızla görüşüp 3-5 cümle konuşurken şimdilerde otomatik ödeme talimatıyla “İnternet” bunu bizim yerimize yapıyor. Ya da eskiden kahveye okey oynamaya giderken şimdilerde Mynet’in oyun salonlarına tıkılıp hiç tanımadığımız kişilerle 30(7) dan düşünüyoruz. Tabi bunun güzel yanlarıda var. Örnek; sigara dumanına maruz kalıp akşam evde baş ağrısı çekmiyoruz. Bir örnek daha verirsem eskiden parklarda buluşup sohbetin dibini vurduğumuz arkadaşlarımızla şimdilerde msn’de hiçbir duygu taşımayan smiley’ler ile duygularımızı anlatmaya çalışıyoruz.

Diğer bir husus ise mahallemizde veya apartmanımızdaki komşularımıza veyakut tanıdıklarımıza selam vermekten acizken çok daha eski dostları bir zahmete girerek aramamız. Peki buluyoruz ne oluyor! Çoğuyla bir araya gelip görüşmüyoruz bile. Ha güzel yanıda var, o’da şu; o bulduğumuz arkadaşımız şu an ne halt ediyor, ne iş yapıyor, evlenmiş mi, evlenmişse kaç çocuğu olmuş ve fotoğraflar ile son halini görüyoruz. Tabi o fotoğraflar da yorumlarımızı ekliyoruz. Bu Facebook zımbırtısının en güzel yanıda bu olsa gerek. Gruplarda ikinci en güzel şeysi.

Sonuç olarak derim ki Facebook iyi bir şey mi yoksa kendimizi avuttuğumuz bir Asosyal bir alan mı anlamış değilim. Ama kullanmaya devam ediyoruz, devam ettikçe arkadaş listemizdeki insanların sayısı artıyor, bu sayılar artmakla birlikte bizim gerçek hayatta arkadaşlarımızda ayırdığımız zaman da azalıyor. Sanal ortamda geçirdiğimiz saatlerinde aslında sanal olduğunu unutmayalım.

Tarayıcılara Kişisel Bir Bakış




Tarayıcı savaşlarının gün geçtikçe kızıştığı şu zamanlarda tarayıcılarla ilgili ve özellikle de Firefox hakkında yamaya karar verdim. İnternet Explorer 8 beta sürümleri devam ederken bir yandan Firefox 3 ile Opera’nın yeni sürümü şuan kullanıyor. Hatta Mozilla Firefox bir günde 5 milyon indirilme hedefi beklerken aynı zamanda Operanın da yeni sürümü de yüksek indirilme rakamlarına ulaşıyordu.Burada bu üç tarayıcı arasında en kötüsü olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğim İnternet Explorer (ie) olmasına rağmen internet kulanıcıları tarafından en çok kullanılan tarayıcı olmayı başarmış durumda. Tabi bunu arkasında Microsoft un izlediği politikanın büyük etkisi var.


İnternet ile ilk tanıştığım zamanlarda tarayıcı (browser) kavramından habersizdim. Yani İnternet = İe zannediyordum. Tabi daha sonraları biraz daha bilinçli internet kullanıcısı olunca farklı tarayıcıların varlığından haberdar oldum. Tabi ilk keşfettiğim Mozilla Firefox oldu. İe 6 nın üzerine Firefox 2 yi kullanınca internet dünyasında keşfedilebilecek çok şeyler olduğunu anladım. Firefox 2, çok daha hızlı oluşu, daha az hatasız oluşu, eklentileriyle ve burada sayamadığım birçok özelliğiyle en sevdiğim program (tarayıcı değil) olmayı başarmıştı.

Tabi Firefox ile tanıştıktan sonra başka tarayıcılarda olduğunu fark etmem çok uzun sürmedi. Ardından Opera, sonra Safari, Netscape ve Flock ile tanıştım. Bunların arasında Firefox kadar olmasa da Operayı da çok beğendim. Safari de beni hızı konusunda geçekten etkiledi.



Hepsini deneme fırsatı bulduktan sonra şunu anladım ki tarayıcılar arasında en başarısız olanı İe. İe 7 dahi bence başarısız. En iyi tarayıcılar ise Firefox ve Opera idi. Eklentilerinden dolayı Firefox’un önde olduğunu düşünüyorum.

Firefox ve Opera yükselişte olsada İe kullanıcılarının sayısı oldukça fazla. Ama işin ilginç yanı İe6 kullananların sayısı İe7 kullananlardan fazla olması.

Son olarak hala İnternet Explorer kullanıcı olup diğer tarayıcılardan haberi olmayanlara kesinlikle Mozilla Firefox ve Opera yı tavsiye ediyorum.






Mozilla Firefox

Opera


Not: Burada bahsetiğim tarayıcılar Windows ile çalışan tarayıcılardır.

İlk Yazı


Kompozisyon üç kısımdan oluşur. Giriş bölümü, gelişme bölümü ve sonuç bölümü olmak üzere.. Giriş bölümünde anlatacağın konu ile ilgili kısa bilgiler verirsin. Gelişme bölümünde konuyu tam anlamıyla anlattıktan sonra sonuç bölümünde konuyu bağlarsın...

Ortaokulda( artık ilköğretim 6,7,8) Türkçe hocamızın kompozisyon yazmayı biza böyle anlatmıştı. Türkçe dersleri ve üniversite birinci sınufta Edebiyat derslerindeki yazdığım yazıları saymazsak çok fazla kalemi elime alıp aklımdakileri edebi bir sunumla kağıda dökmemişimdir.

Şimdi ise internet ortamında beni yazmaya iten hususlardan bahsedecek olursam, blog dünyasının beni çok etkilediğimi söyleyebilirim. Özellikle yazdığı konuya hakim olan kişilerin yazdıklarını kimi zaman aksiyon dolu bir kitabı okurmuşcasına okudum.

Bir başka husus ise bilgisayar karşısında boş boş zaman harcamaktansa internet dünyasına, bilgim kadarıyla benim de katkım olsun istedim.

Bu blog bir kişinin uzmanlaştığı bir alanda yazdığı yazılardan oluşan bir alan değildir. Tamamen kişisel bir alandır.

eSaHa nın ilk yazısı bu şekilde yayınlanmış oldu... Sevgilerle